8 Ekim 2013 Salı

İZMİR' DEN İSTANBUL

İzmir'den İstanbul'a gittiğimde sanki çok acıktan sonra güzel bir yemek yedikten sonra en sevdiğim tatlıyı yemiş gibi oluyorum. İstanbul'a gittiğimde İzmir'de yaşadığım rutinlerden kurtulup kendimi daha özgür ve güzel hissediyorum. Bu kez İstanbul'a gittiğimde Bienal'i ve Anish Kapoor sergisini gezme şansına sahip oldum. Sanatın hayatın oksijeni olduğunu bir kez daha anladım. Hayatla ilgili bize bir sürü estetik ve ilginç eserler sunan sanatçılar sayesinde kendi dünyamdan çıkıp başka dünyalara bir parça olsun yolculuk yaptım. Tabi sanat eserlerini anlamaya çalışmanın steresi yüzünden kendimi ve algılarımı tam olarak açamamış olabilirim. Aynı zamanda bir sanat öğrencisi olarak anlamazsam ayıp olur kaygısı ile  çalışmaları izlerken ( performans, video , yerleştirme ve heykel ) daha bir strese girdim ve anlama kaygısı ile naiflikten uzaklaştım.  Ben bir şey bilmiyorum daha yeniyim cümleleri hayatıma her zaman damgasını vurmuştur. 13 yıllık avukat olmama rağmen hale öğrendiklerimi ve bildiklerimi değil hep bilmediklerimi düşünür ve stres olurum. Hukukda sanatta birbirine benzer zaten.. Her ikisi de hayattır ve içinde varolma çabasını barındırır. Ama bu kadar da öğrenme kaygısına sahip olmak veya bunu kaygı haline getirmek doğrumudur bilmem ..Çünkü öğrenme kaygısı olmayanların veya sahip olduğu bilgilerle yetinerek iddialı duranların daha mutlu olduklarını görüyorum. Bir yandan hayata böyle bakıp ben niye diğerleri gibi  bakmıyorum demekte hayatıma damga vuran çelişkilerimden de bir tanesi.. sürekli bir çatışma sürekli bir sorgulama.. Bu tarz sorgulamaların insanı ileriye götürdüğü söylense de bazen bunun ket vurucu olduğunu da düşünüyorum.. Her neyse İstanbul demiştim.. İzmir'de iken İstanbul'da yaşamak nasıl olur diye düşünürken oraya gittiğim de İzmir'i özlüyorum tüm bu şehrin güzelliğine ve cazibesine rağmen.. İstanbul'da ki sanatsal aktivitelerin çokluğu , eğlenme ve gezme seçeneklerinin fazlalığı cazip kılan orayı sanırım.... 

Sergiler'e gelince; Özellikle Anish Kooper'ın sergisine bayıldım..Heykellerden bazılarının renkli oluşu özellikle ilgimi çekti.. Renkleri çok seviyorum çünkü..Büyük boyutlarda ve sade olan heykeller bir iki müdahale ile sanatçının amacına ulaşmış görünüyordu. İstanbul 13. Bienali'Nde ise sanatın sınır tanımazlığını bir kez daha gördüm...
istanbul'a gittiğimde vazgeçilmezlerim  taksim'i boydan boya turlamak, kitapçılara girmek, şekerleme satan dükkanlardan şeker alıp yemek, kahve içip denizi seyretmek, kahve içip istiklal caddesini seyretmek..Bu kez bir şekerleme dükkaı keşfettim arayıp da bulamadığım badem ezmesi buldum...bir de portakallı çikolatayı keşfettim orada... Tüm bunlar hayatın renkleri ... heykellerin renkleri..renkli hayat renkli heykel... hayat..

1 Ekim 2013 Salı

BAZ İSTASYONLARI 2013

Merhaba, gsm baz istasyonları konusunda 2000 yılında başlayan hukuk mücadelesinden bugünlere kadar alınan yollardan geri dönüldüğü görüldü çıkışlar ve inişler yaşandı maalesef.. 2000 li yıllarda gsm baz istasyonu konusunda gsm baz istasyonlarının yaymış olduğu elektromanyetik kirlilik, bir çevre kirliliği olarak kabul edilmezken ve dava konusu edilemezken gerek İZMİR BARO'sunun gerek ÇEVRE KOMİSYONU ÜYELERİNİN gerekse bireyleri çabaları ile elektromanyetik kirlilik hukuk literatüründe de de kirlilik olarak kabul edildi . Komşumuzun para kazanmak sureti ile gsm şirketlerine kiraladığı gsm baz istasyonlarına karşı davalar açabildik ve komşumuzun ve gsm şirketlerinin yarattığı elektromanyetik kirliliğe dur diyebildik. Başlanıçta mahkemeler bu tür davaları prensip kararı ile red etmekte iken ( hurafe ve abartılı bir tepki sonucu açılan davalar olduğu düşüncesi ile ), kısa sürede yerleşik yargıtay kararları oluştu ve yüzlerce dava kazanıldı. Tüm bu kazanımlar her nasılsa Yargıtay'ın görüş değiştirmesi ve usulüne siyasi kararlarla uydurulan yönetmeliklerle bir anda kaybedilmeye başlandı.Artık gsm baz istasyonlara karşı açılan davalar Yargıtay'ın görüş değiştirmesi nedeni ile kaybedilmeye başlandı.. Şimdi ise başa dönmüş gibi görünüyoruz ta ki Yargıtay üyelerinin vereceği yeni ve duyarlı kararlara kadar.. Tüm bu süreç Türkiye'de hukuk sürecinde rüzgara karşı savaş veren donkişotlar olduğumuz ve adaleti sürekli çekiştiren birilerinin olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi..

20 Eylül 2013 Cuma

gsm baz istasyonları sunumu

GÖZTEPE KARŞIYAKA VAPURU



GÖZTEPE KARŞIYAKA VAPURU
Tüm yorgunluğumu düşüncelerimi vapurla denize atıyorum Göztepe Karşıyaka hattında.. Hiçbir trafik gürültüsü olmaksızın maviliklerin ve sessizliğin içinde sadece deniz dalgalarını ve gemi motorunun sesini duyarak Körfezin iki yakasında yol alıyorum. 20 dakikalığı’na da olsa mola veriyorum şehir kalabalığına.. Üstüne birde demlenmiş bir bardak çay veya bir türk kahvesi olursa demeyin keyfime.. hayatın tadı tuzu ayrıntılarda saklı , 20 dakikalık bir deniz yolculuğunda ve bir bardak demli çayda…

19 Eylül 2013 Perşembe

HUKUK AVUKATLIK

AV.YELDA KULLAP 
1713 SOKAK NO:1/401 KARŞIYAKA İZMİR 
mail adresi:
yeldakullap@yahoo.com

GÜZ

GÜZ 2013

Güz dönemindeyiz ve 2013'ün sonlarına yaklaşıyoruz. kabuk değiştirip yeni mevsime yeni döneme hazırlanacağız... koskaca baharı ve yazı geride bıraktık. Sıcaklar kimi zaman bizi bunalttı kimi zaman serin sulara atma şansı verdiği için yüzümüzü güldürdü. Bana göre mevsim değişikliğinin en önemli etkisi, sanki bir romanın bir bölümünü bitirir gibi, bir kesiti geride bırakmaktır. Hayat romanımızın bölümleri mevsimlerle değişir.  Kim bilir belki eğlenceli ve heyecanlı bir bölümdür yeni bölüm. işte böyle, bir bölümün kapandığı yeni bölümün açıldığı bir dönemdeyiz. Bölümün adı şimdilik güz...kabuklarımız dA değişiyor sanki.. yapraklar sararıyor , üşüyoruz alt alta...üşümek de güzel bu kadar sıcaklardan sonra... tıpkı üşüdükten sonra ısınmak gibi...